“Ahit sandığı” Azerbaycandadır


       

Eski dünyanın en gizemli yapılarından biri, yerinin bugüne kadar bulunamadığı, Süleyman peygamberin altından inşa ettiği 62 metrelik kule sayılıyor. Kaynaklara göre, içerisinde Tevrat'ın orjinalinin olduğu Ahit sandığı, yani "tabuti Sekine" işte burada saklanır. Bu sandık yahudilerde, Allah'la ilgili olan en kutsal emanet sayılıyor ve bu makalede biz Ahit Sandığı'nın olduğu yeri netleştirmeye çalışacağız. Bu emanetlerin ne anlam ifade ettiğini iyi anlamak için biz aynı zamanda emanetlerle ilgili diğer sembolleri de açmaya gayret edeceğiz.

Togarma şahı Aaronun oğlu, Hazar şahı İosifin - bilimsel toplumun önderi olan Ezra oğlu Hasdaya meşhur mektubuna göre "Allah'ın varlığı olan çadır» Erdebil bölgesinde yaratılmıştır ve kutsal eşyalar olan sandık, şamdan, masa, sunak ve kaplar işte orada şimdiye kadar kalmaktadır. Demek, Hazar şahına göre kutsal emanetler eski Azerbaycan'ın Erdebil şehrinin yakınlarında saklıdır. Bilindiği üzere, bu topraklarda en eski zamanlardan pir, beg, seyyid, şıh ve b. adlandırdığımız Azeri türkleri yaşamışlardır. Kaynaklar bu türkleri Kadus kavmi gibi yazıyor ki, müslümanlar ve yahudiler bu nesli - kuddus (eqdes) ve kodes, yani kutsallar nesli gibi tanırlar. Arap kaynaklarında bu Şii kutsalları - Bâtıniler, yani Kur'an'ın ve diğer kutsal kitapların gizli anlamına bilenler adlandırılıyor. Kutsal yazıların gizli anlamını bilenler sufizmde seçilmişler sayılıyor ve Kuran'a göre Allah onlarla Kendisi arasında perde yaratmamıştır. Demek ki, Ahit sandığı eski sırları bilen Hazar türkleri'nin toprağında olmalıdır.

Yahudilerin Talmud kitabı yazıyor ki, Süleyman peygamberin Allah için inşa ettiği Ev Moria torpağındadır ve bu yerlerde İbrahim peygamber İsağın kollarını bağlamış ve burada Nuh gemiden düşüp kurban kesmiştir. Adem de burada yaratıldıktan sonra kurban kesmiş ve o işte bu topraktan oluşmuştur («Талмуд», V cilt, С. Петербург, 1903, sayfa 3). Bilindiği gibi, Nuh gemiden Ararat, yani Ağrı Dağı'nda inmiştir ve bu alanda Moria toprağı deyince midiyalıların, yani mar/amoreylerin toprağı öngörülüyor. İslam'da mar/amorey sembolünü "emir" gibi biliyoruz ki, Şii ezoterizmine göre bu insanları Allah emri ile yaratmıştır ve Kendisi de yönetiyor.

Süleyman peygamberin inşa ettiği Allah evinin Kudüs adlandırılması, Allah Evinin Midiyada yaşayan Kadus (kuddus) kutsallarına ait olması anlamındadır. Çünkü, her sessiz harfın bir sembol olduğu sufizmde Kudüs [KDS] ve Kadus [KDS] sembolleri aynı anlamlıdır.

Ünlü İngiliz bilim adamı Arthur Kestler 1976 yılında Amerika'da çıkan ve sensasiona sebep olmuş «Onüçüncü boy" kitabında onlarca alıntılar getirerek kanıtlamıştır ki, yahudiler şimdiki İordan topraklarından değil, arilerin vatanı olan Kafkasya'dan çıkmışlar ve Arap kaynaklarına göre asıl yahudiler - Hazar hakanı ve yardımcıları olan türk beğleridir. "Kitab-ı Dede Korkut"da bu türk begleri - «Erenlerin Evreni», «Ademiler Evreni» adlandırılıyor ki, bu da "Erenlerin yahudisi" (arilerin seçilmişi), "Adem'in yahudisi" anlamındadır. Bu kitaba göre, beg erenler övünerek "Dünya benim" demişler ki, bu onların - dünyanın sahipleri olması demektir. Demek ki, yahudilerin Ahit sandığı, türk erenlerinin kutsal eşyalarıdır ve Azerbaycan topraklarında olmalıdır.

Kaynaklara göre Kudüs şehri cinlerin yardımı ile altın ve gümüşten yapılmıştır. Bu ise onu gösteriyor ki, bu Allah Evi, Ad oğlu Şeddatın emriyle altın ve gümüşten yapılmış İrem zat el-İmad şehri ile aynıdır. Sanadan (Yemen) olan mecnun şair Abdül Hazret'in «Nekronomikonun sırrı» (El-Ezif) kitabına göre «Sütunlar şehri olan» İrem zat el-İmad şehrini, yahudilerin «nefilim» (dev) adlandırdıkları cinler dikmişler. Bu yer fiziksel mekanda değil, diğer ölçü mekanında, yani gökte yaratılmıştır. Yahudi kaynaklarında Kudüs şehrinin de Gök Yeruşalim'i adlandırılması, bu Allah Evinin gökte oluşturulması anlamındadır. Yazılanlara göre Kudüs şehrine onarımdan sonra İlya adı verildi ki, bu da sufizmde El sembolü ile aynı anlamlıdır ve Kudüsün, Allah'ın gökteki Eli olması demektir.

Kuran'da (89:7) İrem sembolü dünyada benzeri olmayan "sütunlar şehri» adlandırılıyor. Fakat eski Mısır kaynaklarında «sütunlar şehri» deyince, eski Mısır'ın "Güneş şehri» olan Geliopol, yani Gel kenti öngörülüyor ve Rumlar onu İunu veya Nu (Annu) şehri adlandırıyordular. Eski Mısırlıların "Ölüler kitabı" na göre Gel kentinden çıkan Ptah Allah'ı şimdi de yaşıyor ve işte burada Osiris, yani Oziri Tanrısı'nın vücudu uyuyor. Metinlere göre buradaki Biqqe (İslam'da Bekke) adasında - «Sırlı yüksek dağda» mağara gizleniyor ki, burada Osiris/Oziri Tanrısı'nın sağ ayağı bulunur ve buradaki tapınak, dünyada henüz hiçbir şeyin yaranmadığı, yerin karanlıkta ve zülmetde olduğu zaman oluşmuştu. Mısır kaynaklarına göre, Allah'ın gökteki ruhlar dünyasını yaratmaya başladığı ilk tepe, Geliopol kentindeki Ra Güneşi'nin tapınağında yerleşmişti. Bu ise o demektir ki, Kuran'da "sütunlar şehri" deyince, Allah'ın gökte yarattığı Gök Yeruşalim'i, yani Kudüsi-İlya tasavvur edilmelidir.

Tarihçi M. Horenatsi de yazıyor ki, Yeruşalim kenti inşa bittikten sonra Gel adı ile anılmaya başlandı. Böyle anlaşılıyor ki, sütunlar kenti olan İrem şehri gerçekten de Gel şehridir ve bu şehirde Osiris, yani Oziri Tanrısı'nın vücudu uyuyor.

İngiliz misirşünası Hornblauer düşünüyor ki, Osiris/Oziri yerel Mısır Allah'ı değil, işte ön Asya'dan gelmiştir. Ünlü bilim adamı David Rolün geldiği sonuçlara göre, eski Mısır ilahları Mezopotamya erleridir. Tarihçi B. A. Turayevin yazdığına göre ise, Aziru (Oziri/Osiris) krallığı, amorey/marlar ülkesi olan Kadeştir. Kadeş ise Kadus, yani Kudüs anlamındadır ve bu arazi eski Azer eline, yani Azerbaycan'a aittir. Böyle anlaşılıyor ki, Osirisin uyuduğu ülke Azerbaycan'dır ve Azer adı da Ozir, yani Osiris adından alınmıştır.

Mitolojiden biliyoruz ki, eski kaynaklarda "sütun" deyince gökteki dünyayı (Gayb âlemini) barındıran sütun öngörülüyor. Herodot'a göre, göğün sütunu atlantların yaşadığı Atlas dağıdır (Atlantis). Atlas [TLS] sembolü sufizmde Talas/Tilos [TLS] sembolleri ile aynıdır ve bu sembol literatürde Talas türklerinin yaşadığı dağ gibi kalmıştır. Eski Sümer edebiyatında aynı anlamlı Tilos sembolü - Tilmun/Dilmun olarak da kayıt olunarak "ruhların o dünyada mutluluğu tattığı yer" olarak adlandırılıyor. Ünlü araştırıcı Kramer düşünüyor ki, Dilmun - Allahlar manastırı anlamındadır ve o Zaqroş dağ tepelerinin arkasında, İran topraklarında yerleşiyor. Çünkü, epik rivayetlerde o, dağlar arkasındaki uzak ülkede - «Güneşin çıktığı yerde» yerleşiyor. Cennet hakkındaki Sümer mitolojisinin kendi çevirisine dayanarak Kramer, Dilmunu - «temiz», «nurlu» ve «şafak saçan» toprak gibi resmediyor. Bu, «ölmezler ülkesi» olmuştur, oranın halkı ne hastalık, ne ölüm bilmezlerdi. Eski Sümer edebiyatının bu yer cenneti, hiç şüphesiz ki, Adem'in günah işleyene kadar yaşadığı bağdır ve burası mutluluk, huzur yeridir ve en önemlisi güvenli yerdir.

Türklerin «Moyun Çor» Anıtı'nda Tolis sembolü - "Tanrı'da olmuş ve orada El yaratmış" türk hakanına aid ediliyor. Eğer dikkate alırsak ki, Tolis/Tilos sembolleri bu bölgede kadusların yaşadığı Talış dağları olarak kalmıştır, kabul ederiz ki, gökteki cennet de bu dağların üstünde yaratılmış eldir.

Talış dağlarının arazisindeki Dilmun ülkesinin, "nüfusunun mutluluğu tattığı yer" olarak adlanması, buranın nüfusunun öyle, kaynaklarda "zamanı üstelemiş ve tam mutluluğa ermiş" Deylem türkleri olması demektir. İbn Hassula göre işte deylemler zamanı üstelemiş ve tam mutluluğa ulaşmışlardır (İbn Hassul «Türklerin diğer savaşçılardan üstünlüğü ve büyük sultanın bulunuşunun kadri kıymeti»). Bu ise o demektir ki, en yüksek düzeyde gelişmiş Atlantidanı, Azerbaycan topraklarında yaşayan Deylem türkleri yaratmışlar ve kaynaklardaki Gök Yeruşalim'i de, cennet anlamında olan Atlantis'in çeşitli isimlerinden biridir. Bu ise şunu gösteriyor ki, eski kaynaklarda sadece bir araziden bahs ediliyor ve orada türk erleri Gök Yeruşalim'i, yani cennet yaratmışlar.

Eski yazıların bir olaya ait olunmasını Eflatun da kendisinin «Politik» eserinde özel vurguluyor. O bildiriyor ki, bütün yazılar ve ayrıca binlerce daha sıradışı şeyler sadece bir olayla ilişkilidir. Fakat belli bir zaman sürecinde bunların çoğu hafızalardan silinmiş, kalanları ise dağınık haldedir ve onlar hakkında ayrıca konuşuyorlar. Bütün bunların temelinde ise ne olduğu hakkında hiç kimse konuşmuyor (Platon, «Politik», 269s). Bu ise şu demektir ki, Ahit Sandığı'nın net yerini tayin etmekle biz aynı zamanda bütün eski sırlara de açıklık getirebiliriz.

Osiris, yani Oziri Tanrısı'nın uyuduğu El kaynaklarda İzrael, yani Ozir-El (OsiriEl-İsrail) denir ki, bu da yahudilerin, yani türk hakanı ve beglerinin eli anlamındadır. Yahudi sembolü kendisi sufizmde Ya-Huda (ingilis. Gad) anlamına geliyor ki, bu da onların Tanrı çocukları olması anlamındadır. Kuran'a göre Allah'ın gizli ilmi İsrailliler'e verilmiştir ve Kur'an onlara gönderilmiştir. Burada açık yazılıyor ki, Allah İsrailoğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik vermiş, onlara temiz nimetlerden rızık vermiş ve onları alemlere üstün kılmıştır. Onlara dine dair açık deliller verilmiş ve onlar kendi ilimlerine göre alemlere üstün tutulmuştur (45:16,17, 27:76, 2:47, 2:122, 44:32). Böyle anlaşılıyor ki, ezoterik batıni bilgiler İsrailliler'e, yani türk beglerine verilmiştir. Bu ise o demektir ki, İsrail halkı öyle zamanı üstelemiş ve tam mutluluğa ermiş Deylem batınileridir.

 Erdebil bölgesinde yaşayan Deylem batınileri - seyyidler sayılır ve şii nizarileri adlandırılıyor. İsmail'i şiileri olan nizarilerde Nizar ırkın fahri sayılıyor ve söylenene göre o sağdır, fakat onu kimse göremez. O ebedi yaşıyor ve şahlık ediyor. Bu ise o demektir ki, ismaili mukaddesi olan Nizar - ölümsüz Hızır peygamberin karakteridir. Hızır/Hazar simgesi ise eski kaynaklarda Azer olarak da yazılıyor. Böyle anlaşılıyor ki, Nizar simgesi altında eski Mısır'ın Oziri, yani Osiris Allah'ı gizleniyor. Eski Mısır kaynaklarında Nizar sembolü Nu-Oziri, yani Nu kentindeki Osiris Allah'ı olarak yazılıyor. Bu ise Nizarın - Geliopol kentindeki Nu-Oziri (Nu-Osiris) Allah'ı olması demektir. Sufizmde Nizar [NZR] sembolü Nasar ve Ensar [NSR] sembolleri ile aynıdır. Nasar sembolü kaynaklarda hıristiyanlara, ensar simgesi ise Muhammed peygamberin silah arkadaşlarına ait ediliyor.

Hıristiyan kaynaklarında Nasar simgesi [NZR] Nasara [NZR-T] olarak da yazılıyor ve biliyoruz ki, hıristiyanların İsa Allah'ı - Nasara kentinden oluşmuştur. Nizar [NZR], Nasara [NZR-T] sembolleri ile eş anlamlı olan Nazorey [NZR] simgesi Eski Ahit'te, kendi hayatlarını Allah'a adamış insanlara ait ediliyor. İslam'da böyle insanlar imam Ali aşıkları olan aşırı ismaili şiileridir. Böyle anlaşılıyor ki, Eski Ahit nazoreyleri  Azerbaycan topraklarında yaşayan nizari begleridir.

Kaynaklara göre, Deylem-nizarilerin devleti İran'ın Alamut kalesinde oluşmuştur. Çeşitli kaynaklarda bu İsmaililer - melahi, el-mülhid, el-melahid ve b. adlandırılıyor. Alamut [LMT] sembolü sufizmde El-Muta [L-MT], yani "Midiya eli" anlamına geliyor. Melahi, el-mülhid, el-melahid [MLH/MLHD] ve bş sembolleri ise melek ve melekût, yani melekler [MLK/MLKT] dünyası (yahudilerde Malhut) fikrini belirtiyor. Bu ise onu bildiriyor ki, melekler nesli hesap olunan ismaili begleri, üstünde melekût dünyası, yani ruhlar alemi yaratılmış Midiya elinin sakinleridir. Midiya ise Kadus eli, yani Kudüs (Jerusalem) şehridir.

Bilindiği gibi, Muhammed peygamber, Ali ve ailesine islamda el-Beyt [L-BT] denir. Batın ilminde el-Beyt deyince, aile akrabalığı değil, "gizli bilime, bilgiye ve hikmete sahip aile" ("Beyt el-ilim ve'l-marifet ve'l-hikmet") öngörülüyor ki, bu da Kuran'ın batıni anlamına bilenler anlamındadır. Sufizmde el-Beyt [L-BT] sembolü yahudi seçilmişlerinin Levit [LVT] sembolü ile aynı anlamlıdır. Tevrat'ta Allah levitleri "Benim levitlerim" adlandırıyor ki, bu da onların Allah'ın seçilmişleri nesli olması anlamındadır (Библ.Чис.3: 12). Levit [LVT] sembolü ledün ilminde tevil [TVL] sembolü ile aynı anlama geliyor ki, bu da Kuran'ın batıni anlamına verilen izahı bildiriyor. Bu demektir ki, yahudilerin Levit denilen Allah'ın seçilmişleri, islamda el-Beyt denilen imam Ali'nin ismaili begleridir ve işte onlar Allah'ın gizli ilmini bildikleri için “ehli el-Beyt”, yani Allah Evinin ehli sayılırlar.

Tevrat'ta izmailli, yani ismailli simgesi, Qalaad elinden gelenlere denir. Eski Ahit'te Qalaad - Allah için özel bir yer sayılıyor ve Allah Qalaadı - "Benim Qalaadım" adlandırıyor (Библ.Пс.59:9). Bu kitapta, izmailli derken madiamlılar, yani midiyalılar öngörülüyor. Eğer dikkate alırsak, Qalaad/Qelat [QLD/QLT] sembolü, imam Ali'yi Allah olarak kabul eden "Qulat" [QLT] aşırı şiilerin sembolü ile aynıdır. Bu ise o demekdir ki, Qalaad izmailileri nesli imam Ali'nin aşırı şiilerinin neslidir. Buradan ise şöyle sonuç ala biliriz ki, Allah'ın kendisine kulluk için seçtiği levit, yani el-Beyt ismailileri, Allah'ın özel mekanı olan Qalaadda, yani Gel elinde yaşamaktadırlar.

Tevrat'a göre Allah levitler (el-Beyt) üzerine başkan ve tapınağın bekçisi gibi Harun oğlu Elazarı (El-Azer) koyuyor ki, bu da Allah evinin işte Azer ilinde olması demektir.

Elazar [LZR] sembolü kadus toprağında, yani Ver-Gedüz (Azerbaycan'ın Yardımlı bölgesi) bölgesinde Lezir [LZR] köy adı olarak kalmıştır. Ver-Gedüz sembolü Tevrat'ta Kades-Varni gibi kaydediliyor ve cennet arazisi olarak kabul ediliyor. Ünlü araştırıcı David Rol cenneti Tebriz civarında arıyor ki, bu da tabii ki yanlıştır. Çünkü İordana göre İbrahim peygamberin vatanı olan Harranın Ur kenti Tebriz'den iki günlük yol mesafesindedir. İbrahim'in Ur-Harran şehri ise Ver-Gedüz ilinde Urağaran ve Aur köy adları olarak kalmıştır.

Kuran'da, İbrahim peygamberin babası Azer, put yapıp onlara can veren Allah gibi kutlanıyor (Kur'an, 6:74). Yunan mitolojisinde bu karakterde gökten ilahi ateş getiren Prometey (Pir-Med) gösteriliyor ki, o da insan yapıp, Allah'ın ona ruh vermesini istiyor. Hamaviye göre Azer pehlevice ateş demektir ve Azerbaycan edebiyatındaki «nuri - Azer», yani Azer ateşi sembolü de İlahi nur anlamındadır.

İsidor Harakskiye göre gökten getirilmiş bu ilahi ateş - «Arsakın ilk kez şah i`lan olunduğu» Asaak kentinde saklanır. El Kufi Arşak, yani Ar-sak (Kuran'da Sok-ar) yerinin Erdebil şehrinden tahminin 45 km. yol mesafesinde olmasını yazıyor. Asaak simgesi ise kaynaklarda Sisak ve Sisakan gibi belirtilen simgedir ve Sakin, yani İlahi çadır anlamındadır. Sakin sembolünün Sekine sembolü ile aynılığı onu demeye esas veriyor ki, "tabuti-Sekine", yani Ahit sandığı da işte burada gizlide kalmıştır.

Ahit Sandığı'nın ve diğer kutsal eşyaların altın ve gümüşten yaratılmış Evde bulundurulması, bu hazinenin kaynaklarda İran (Eran) şahları gibi belirtilen türk erenlerine ait olması demektir. Metinlere göre Midiya şahlarının altınları Ekbatan şehrinde saklanıyor. Assuri'de ise Nina oğlu Sardanapal şahın büyük hazinesi yerin altında gizlinde kalmıştır. N. Gencevi bu hazineyi Key Hüsreve ait ediyor ve bildiriyor ki, Derbent yakınlarında Sarirdeki mağarada Key Hüsrevin taht-tacı bulunuyor. Diğer bir kaynakta ise dikkate iletiliyor ki, Sasani hanedanının son şahı Yezdegird, araplara mağlup olduktan sonra Horasan'a gider, altın tahtını ve bir sürü hazinesini kendisinin Behram-Çubin soyundan olan yakınları ile Kafkasya dağlarına gönderiyor.

Fakat en ilginci şu ki, eski Mısır metinlerine göre burada Ba Allah'ı (İslam'da Vallah) - "bütün olmuş ve olacakların yazıldığı kitabı" koruyor. İslam'da bu kutsal yazı "Levh-i Mahfuz" adlandırılıyor. Bu ve diğer tüm sembollerin açılışı ise bizi Azerbaycan'ın güney bölgesine götürüyor.

Yazdıklarımızdan ve bir makalede kaydedemediğimiz yüzlerce kesin olgulardan bile çıkıyor ki, Ahit Sandığı'nın saklandığı Süleyman peygamberin Allah için diktiği Ev işte Azerbaycan topraklarında yer alır ve bu anıtın bulunması zaman meselesidir.

Bu toprak cennetle bağlı olduğu için bütün dinlerin de kutsal yeridir ve buranın açılışı eski dünyanın tüm sırlarının açılmasına vesile olacaktır. Yazarı olduğum «Batıni-Kur'an" kitabında bütün bunlar hakkında daha geniş bilgiler verilmiştir.

 

Firudin Gilar Beg