Azerilere hakaret eden Prof. İlber Ortaylıya cevap


     

(Makale Azerice'den Türkçe'ye Google aracılığıyla tercüme edilmiştir)

 

Bu günlerde internetteki sosyal ağlardan olan facebook'ta, Türkiye'nin tarih alimi İlber Ortaylının, halkımızın adı ile ilgili şu açıklamasını okudum: “Azerbaycan'daki halk Oğuz türküdür. Benim ricam, azerbaycanlıların bile kızdığı bu Azeri kelimesini kullanmamaktır. Bu gibi tabirlere çok dikkat etmek lazım. Azeri kelimesi hakarettir. Bazı şeyleri bilmek gerekir” (Site:https://www.facebook.com/azerbaycan.oguzlar.yurdumuz).

İlber Bey'in, Azeri adını hakaret olarak değerlendirmesi, doğrusu beni dehşete düşürdü. Nasıl olabilir ki, tarih profesörü, 60 milyonluk bir halkın, bin yıllarca taşıdığı adı hakaret gibi kabul etsin. Bu ismi biz koymadık ve bu isim en eski zamanlardan bizlere verilen isimdir. Öyleyse neden ünlü türk profesörü bizi rencide ediyor?

Türkiye ile Azerbaycan'ın kardeş ülke olmasını herkes biliyor ve bugün Azerbaycan'ın büyük nüfusu türk televizyonunu izliyor. Peki ne amaçla İlber Bey Azerileri kızdıracak bu fikirleri söylüyor? Azer isminin ne anlam ifade ettiğini meğer İlber Bey bizden iyi mi biliyor? Azer adının nereden geldiğini ve asıl anlamını bir daha bu alime bildiriyorum ki, ne kadar yanlış fikir söylediğini anlasın.

Yakut el-Hemeviye göre, Azer - pehlevice ateş demektir ve Azerbaycan edebiyatındaki "Nuri Azer" ifadesi - "Azer ateşi" (İlâhî nur) anlamındadır. Kuran'da Azer - İbrahim peygamberin babası gibi kayd ediliyor ve bu kitapta O, put yapıp onları İlahlara, yani Allahlara çeviren Tanrı gibi gösteriliyor (Kuran, 6:74). Kur'an'da açık yazılıyor ki, Azer oğlu İbrahim peygamber ilahi ateşten (nurdan) Bina inşa etmiş ve orası cennete dönüşmüştür (Kuran, 37:97, 21:69, 2:126-128). Kitabi Dede Korkutda İbrahim peygambere kurtulmak için verilen bu ateş - Bustana, yani Cenneti-Gülistana dönüşmüştür (Kitabi-Dədə Qorqud, B., 1988, səh.109). Ünlü sufi Muhiddin İbn Arabî'ye göre de bu ateş, peygamberlerin yaşadığı cennettir (İbn Arabî, "Fusus ül Hikem", böl.14). İbn Arabi, İbrahim peygamberin İlahi ateşten oluşmuş cennetini, ölmüş insan ruhunun ebedi mutlu yaşayacağı yer gibi gösteriyor. O, bu mülkün bizzat İbrahim soyuna verilmesini özel olarak belirtiyor. İbn Arabi bildiriyor ki, Allah - ölüm zamanı, insan ruhunun gökte yaratılmış bu dünyaya düşmesinin ilkesini yaratmıştır. Allahin koyduğu kanuna göre, insan öldükden sonra ruhu gökteki ruhlar alemine yükseliyor. Bu kanuna tabi olanın, yani müslümanların ruhları işte oraya dönüyor. Demek, eski kaynaklarda Azer adı - cennetle bağlıdır ve bu cenneti de Azer oğlu İbrahim peygamber yaratmıştır.

Fakat İbn Arabî'ye göre sıradan insanlar bunları idrak etmek gücünde değillerdir. Çünkü onları doğa ve şehvet yönetiyor ve onlar zayıf akılda olan mantıksız insanlardır (Muhiddin İbn Arabi, "Füsus ül Hikem", böl.25). İbn Arabi bildiriyor ki, bu sırları sadece seçilmişler idrak edebiliyor. Seçilmişler dedikde ise, kaynaklarda "bilgisine göre seçilmişler", yani "Beyt el-bilim ve'l-marifet ve'l-hikmet" - "bilim, bilgi ve hikmet Evi" nin üyesi öngörülüyor. İbn Arabî bu seçilmişleri - Muhammed'in halkı adlandırıyor ve bildiriyor ki, onlara Süleyman seviyesi verildiği için herkesten üstündürler (Muhiddin İbn Arabi, "Füsus ül Hikem", böl.16). Süleyman seviyesi - Süleyman peygamberin bildiği "kuş dili" anlamındadır. Seçilmişlerin bu "kuş dili" - semboller dilidir ve bizlere bu dil sufizm, batın, ledün, tevil ve s. bilimler gibi bilinmektedir. Bu semboller dilinde, anlamı sadece sessiz harfler taşıyor, sesli harflar ise bağlayıcı rolünü oynuyor. Sağ yöne veya sol yöne okunuşundan asılı olmayarak tüm dillerde bu sessiz harfler aynı anlamı ifade ediyor ve b.

Bütün bunlar o demek oluyor ki, Azer adı ile ilgili olan sırlar, sıradan insanlar için zor idrak ediliyor. Buna rağmen biz daha eskilere gidip, Azer adının yaradılışının nereden başladığının izahını vereceğiz.

Arap kaynaklarına göre (İbn el-Fakih, Yakut, ed-Dimeşqi ve b.) azerbaycanlı veya Azeri adı, Nuhun türevi olan Azerbaz ibnu'l İran'ın adından alınmıştır (N. Vəlixanlı, “Ərəb xilafəti və Azərbaycan”, B.1993, sayf.47). Azerbaz sembolü en eski Sümer kaynaklarında Asar ve Abzu gibi kayd ediliyor. Asar-Abzu Batın ilminde Azerbaz demektir. Sümer kaynaklarında Abzu (Baz) - Enmerkar şahın Aratta ülkesinde Büyük Allahlar için yarattığı kutsal mabedgah, yani cennet anlamındadır. İşte bu Abzunun "kalbinde" Asar, yani Azer Allah'ı oluşmuştur. Ünlü akademisyen David Rohlün de yazdığına göre, sümerliler, Zaqros dağları çevresinden gelmiş Enmerkarı - İlahilik statüsü olan Enki oğlu Asara kadar yükseltdiler. Kaynaklarda Asar Allah'ı aynı zamanda Asar-Luhi gibi de yazılıyor ki, bu da sufizmde Azer-İlahi, yani Azer-Allah'ı demektir (David Rohl, "Kaybedilmiş Ahit"). David Rohl özel olarak belirtiyor ki, Mısır kültürünü de, Mezopotamya'dan göçüp gelmiş bu Asar (Aser) oğulları yaratmışlar ve onlar Qor (Horus) fironlarının neslidirler. Rohle göre, Mısır adı da - "M-Asar", yani "Asar doğmuşlardır" (Asar oğulları) anlamındadır. Demek, Azer adı eski Mısır'da Asar, yani Osiris gibi tanıdığımız Allah'ın adıdır.

Batın ilminde Enmerkar sembolü Ra-Amon-Kor gibi açıklanıyor ve bu da Mısır'ın Ra-Amon ve Qor Allah'ı demektir. Kaynaklara göre Mısır'ın ilk firavunu (piri) olan Amon (Aman) - İlahi nurdan, yani ana maddeden gökte Ra güneş diskini yaratmıştır. Kendisi öldükten sonra, onun ruhu göğe kalkarak Ra diski ile birleşmiş ve Ra-Amon Allahına dönüşmüştür. İslam'da bu yaranış, Rahman (Ra-Aman) Allah'ın arşa yükselmesi gibi kayd ediliyor. Ra diski ile pir Amon'un ruhunun vahdetine İslamda "Vahdet el Vücud" denir. Bu birleşmeden, yani Ra-nın Amon'un ruhuyla vahdetinden ise gökte kızılkuş gibi uçan Qor (Horus) Allah'ı doğmuştur. Demek ki, Asar/Azer Allah'ı deyince, eski Mısır'da Ra-Amon-Qor, Şumerde ise Enmerkar denen Allah tasavvur edilmelidir.

Enmerkar Allah'ı, Aratta ülkesi olan Eriduda Tanrılar için Abzu cennetini yaratır ve bu sembol de firavun Amon'un Ba ruhu (Ba-İssi) anlamındadır. Bu cennet, firavun (pir) Amon'un Ba ruhunun, yani kalbinin ürünü olduğu için, eski Mısır kaynaklarında cennet - "kalpler evi" olarak adlandırılıyor (Э. А. Уоллес Бадж, “Египетская книга мертвых”, М-СПб., 2005, sayf.647). Demek ki, Abzu cenneti eski Tanrıların Ba denilen ruhlarının evidir.

Halkidli Yamvlih kendisinin "Mısır sırları hakkında" kitabında, gökte cennet yaratmış firavun Amonu ve onun yardımcılarını teurq adlandırıyor. Teurq sözü ise "türk" (tarika yolunu giden) demektir. Yamvlih teurqları - Mısır maqları gibi gösteriyor ve açıklıyor ki, onların son amaçları, ruhlarının Allah'la vahdetidir (А. Ф. Лосев “История античной эстетики», sayt:http://psylib.ukrweb.net/books/lose007/txt40.htm). Teurqun, Allah'la vahdet için geçirdiği ayinler - "teurqiya" adlandırıyor. Kabul edilmiştir ki, "teurqiya" sözü - Allah'la vahdete ulaşmak için kahinlerin yaptığı kurban töreni, ayin demektir ve onu "Allah yaratma" gibi de tercüme ediyorlar. Türkiye ülkesinin adı da işte Teurqiya kelimesinden oluşmuştur ve ben "Türk,Türkiye ne demektir. Akıl almaz gerçekler "adlı makalemde buna izah vermişim.

Eriduda (Aratta) Tanrılar evinin, yani cennetin kurulması Babil kaynaklarında Marduk Allah'ı ile ilişkilendiriliyor ve D. Rohl da Asar/Assur adının, Marduk Tanrısı'nın diğer adı olmasını yazıyor. Sümer mitolojisine göre, Marduk Tanrısı - Tiamat, yani Gök okyanusuna galip geldikden sonra, onun bir bölümünü, Tanrılar vilayetinden ayırır. Bu okyanus, ondan su akmasın diye, vana ile bağlanmıştır. Derya sularında Marduk, Etemenanki adlı Gök ve Yerin temel evini cehennemin göğsünde öyle inşa ediyor ki, onun başı Göklere ulaşıyor ((Б. А. Тураев, «Историю Древнего Востока», II cild, Л., 1935, sayf.91). Demek, Etemenanki denilen Gök ve Yerin temel evi - Abzu, yani Baz cennetidir.

Gök ejderhası Tiamata galip geldiği için, Marduk Allah'ı kaynaklarda ejderha ile birlikte kayd ediliyor ve Marduk adındaki "mar" sembolü de ejderha, yılan anlamına geliyor. Kaynaklarda "mar", yani yılanla (ejderha) bağlı olan halk - Midiya halkıdır ve onlar da Azerbaycan'ın Erdebil şehri ile Hazar Denizi arasındaki bölgede yaşamışlardır. Rivayete göre, Herkül Gileyaya gelerek, buradaki mağarada, yarıkadın-yarıyılan Yehidna ile izdivaça giriyor ve bu izdivaçdan skif/sak - şahlar ve melekler nesli oluşuyor. Kaynaklarda onlar "yılandan (ejderden) doğmuş midiyalılar" adlandırılıyor. Ezoterik hıristiyanlıkda, Herkül karakterinde Allah, Yehidna karakterinde ise Edem, İsrail geçiyor ve onların izdivacından haber getiren melekler nesli oluşuyor. Bu ise o demek ki, Marduk'un, Heraklius'un nesli olan yılandan doğmuş midiyalılar - melekler neslidir.

Tarihçi Moisey Horenatsi "Ermenistan tarihi" kitabında, yılandan doğmuş midiyalıları "ejderden doğmuşlardır" adlandırıyor. Onun yazdığına göre, ejderhalar nesli olan Sisaka, yani Sakalar nesli - "eski şah tohumu" olan, taçkoyan Baqaratın erenler neslidir. Baqarat sembolü - Beg-Arat gibi anlatılıyor ki, bu da Aratta Begi fikrini bildiriyor. M. Horenatsi, beglerin bu ejderha soyunu Yafet-Eren nesli sayarak, Gel eli, yani Gelarküni ile ilişkilendiriyor. Gel eli ise zaten Heraklius'un Yehidna ile ciftleşdigi Gileya mağarasının bulunduğu yerdir.

Eski Mısır kaynaklarına göre, Gel eli, yani Geliopol şehri - Allah'ın, gökteki ruhlar dünyasını yaratmaya başladığı yerdir ve buradan çıkmış Ptah (Yafet/Fatih sembolleri) Tanrısı şimdi de yaşıyor. Burada Osiris, yani Asar/Azer Allahının vücudu uyuyor ve ahirette de O buradan zuhur edecektir. Bu ise o demek ki, Abzu, yani Baz evi öyle Midiyanın Gel şehridir ve Azer/Asar Tanrısı'nın bedeni de burada uyuyor. Öyle anlaşılıyor ki, arap kaynaklarında İran oğlu Azerbaz derken, erenlerin Azerbaycan'daki Gel eli, yani Gelarküni öngörülüyor.

Baz, yani Abzu mabedi Azerbaycan'da hürremilerin Bezz kalesi olarak tanınıyor. Babek buradan çıkmıştır ve Mehdi'nin de zuhuru buradan bekleniyor (“Azərbaycan tarixi üzrə qaynaqlar”, B., 1989, sayf.119). Kaynaklara göre, Bezz vilayeti Azerbaycan'la Arran arasında mevcut olmuştur ve bu sembol altında ülke, toprak, şehir, köy, dağ, kayalık ve taşlık yer kastediliyor (Z. Bünyadov «Azərbaycan VII-IX əsrlərdə», B.1989; sayf. 229-230 ). Bu ise o demek ki, Bezz kalesi - Enmerkar Tanrısı'nın Arattada, Tanrılar için diktiği ruhlar dünyasıdır ve Azer/Asar Allah'ı da işte buradan ortaya çıkmıştır.

Gelarküni adındaki "Küni" simgesi - Kuran'da "Kün!", yani Allah'ın "Ol!" emrini bildiriyor ve Allah, dilediğini bu komutla yaratıyor. Sümer kaynaklarında Kün sembolü - Ki-Nun, Nun-ki, Enki, ve b. gibi yazılarak, Etemenanki tapınağına ait ediliyor ve buranın diğer adı da Esagil, yani Gel tapınağıdır. Öyle anlaşılıyor ki, eski Mısır'ın Gel şehri olan Geliopol - Sümerlilerin Etemenanki tapınağından başlanıyor.

Kaynaklarda Kün sembolü Kenan (Ki-Nun) gibi de yazılarak yahudilere, yani Azer oğlu İbrahim peygamberin nesline ait ediliyor. Türklerin İbrahim peygamberin nesli olması hakkındaki rivayetlere, Taberi, İbn el-İbri, İbn el-Fakih ve b. eserlerinde rastlanıyor. Son dönemlerde ise Artur Kestler tüm dünyaya kanıtladı ki, asıl yahudiler (seçilmişler) - Hazar hakanı ve Hazar türk beğleridir. Kitabi Dede Korkutda beg-erenler - "erenler evreni", "Ademiler evreni", yani "erenler yahudisi", "Ademiler yahudisi" adlandırılıyor ki, bu da türk beglerinin seçilmişler nesli olması demektir.

Kaynaklara göre, Azer oğlu İbrahim peygamberin vatanı Mezopotamyanın Harran şehridir. Harran sembolü kaynaklarda Arran gibi, Hazar sembolü ise Azer gibi de kayd ediliyor. Harranın Arran gibi yazılışı, sûfîlerin Allah anlamında kabul ettikleri "Hu" sembolü ile ilişkilidir. “Hu” - göze görünmeyen İlahi Nuri, yani ana maddeni bildiriyor ve onu sadece ekstatik durumda görmek mümkündür. Bu yüzden de "H" sessiz harfı bazen yazılmıyor. Arran ise Azerbaycan'ın eski isimlerinden biridir ve burası Hazar ülkesi de adlandırılıyor. Bu ise o demek ki, Azer oğlu İbrahim peygamber Azerbaycan topraklarında yaşamıştır.

Buhârî'ye göre, müslümanların ibadet yeri, İbrahim peygamberin durduğu yerdir, yani Harrandır (Arran) ve iki dünyanın seddi de buradadır. Mezopotamya kaynaklarında, Harrandan çıkan ve İslam'ın sembolü olan Ay sembolü - El Allah'ı ile ilişkilendiriliyor ve İl-Amurru adlandırılıyor. İl-Amurru simgesini biz Ali-Amir, yani Ali Amir el müminin gibi biliyoruz. El Allah'ı ise Selim şehrinin Allah'ı sayılıyor ve Batin iliminde Selim sembolü - İslam sembolü ile aynı anlamlıdır.

El Allah'ı, türklerin "Moyun Cor" anıtına göre türk hanı tarafından gökte oluşturulmuştur (Ə. Rəcəbov, Y. Məmmədov, “Orxon – Yenisey abidələri”, B, 1993, sayf. 104,134). Burada türk hanı iddia ediyor ki, işte O - Tanrı'da, yani ana maddede olmuş ve orada El yaratmıştır (orayı İl etmiştir). Bu ise o demek ki, İslam dini de gökte yaratılmış cennet anlamındadır. Muhiddin ibn Arabî'nin yazdığına göre de, din - gökte yaratılmış "dünya" anlamındadır ve onu kabul eden insanın ruhu, o dünyada ömrünü sürdürecektir. İbn Arabi bildiriyor ki, Allah İslâm dinini ve müslüman gibi ölmeyi İbrahim ve Yakup oğullarına vasiyet etmiştir. Burada din sembolü “elif” ve “lam” sesleri ile, yani "El" olarak belirtiliyor ki, bu da dinin gökteki El anlamında olmasını belirtir. İbn Arabî'ye göre, İslam dini Allahdadır ve bu dine tabi olarak ölmek, Allah'ın koyduğu kanuna tabi olup, onun gökte yarattığı dünyada ebedi yaşamak anlamındadır (İbn Arabî, "Füsus ül Hikem", böl. 8). Demek ki, ibn Arabî'ye göre din sembolü - gökteki El anlamındadır ve müslüman olarak ölmek de, Allah'ın yarattığı dinde, yani İslam Elinde ebedi hayat kazanmak anlamını bildiriyor. Bu ise o demek ki, İslam âlemi, yani Darüsselam - gökte yaratılmış cennet olan Azeri Elidir, yani Osiris Tanrısı'nın şahlığıdır.

Muhiddin ibn Arabi bildiriyor ki, ilk müslümanlar, İslam'ı evlatlarına vasiyet etmiş İbrahim ve Yakup peygamberler olmuşlardır. Kuran'a (37:83) göre, ilk şiiler de Nuh ve İbrahim peygamberlerdir. Genellikle, İslam ezoterizminin ünlü araştırmacısı Henry Korbenin geldiği sonuca göre, şii ezoterizmi İran'da, müslümanlıktan da önce olmuştur. Bu ise o demek ki, Batin ilmine göre şiilik ve müslümanlık hiç de kabul edildiği gibi VII yüzyıldan sonra yaranmamışdır.

Batın ilminde, "Allah'tan başka İlah yoktur ve Muhammed onun Resulüdür" şehadeti - "Ana maddeden (İlahi Nur) başka hayat veren enerji yoktur, Muhammed - ondan oluşmuş gökteki Azer (Asar/Osiris) Elidir" anlamındadır. Öyle anlaşılıyor ki, asıl İslam dini Azerbaycan'dan ve Azerilerden başlanıyor.

Ben "Batıni-Kur'an" kitabında ve makalelerimde göstermişim ki, sufilere göre Muhammed peygamber kozmik insandır ve peygamberler soyu da bu insanın benzeri gibi yaratılmıştır. Kaynaklarda bu nesil ansariler, nizariler gibi kayd ediliyor ve biz bunları seyidler veya batiniler olarak biliyoruz. Ansar/Nizar sembolü eski Mısır kaynaklarında Nu-Asar/Nu-Oziri (Osiris/Usiri ve b.) gibi yazılıyordu ve "Nu/İunu kentinde yaşayan Asar/Azer Allah'ı" anlamına geliyordu. Nu/İunu şehri ise zaten Gel şehri, yani Geliopoldur. Yahudi kaynaklarında Ansar/Nizar sembolü - Nazorey, hıristiyan kaynaklarında ise Nasara/Nazaret gibi kayd ediliyor.

Bildiğimiz gibi, Nizar sembolü kaynaklarda, Alamut kalesinde cennet yaratmış Hasan bin Sabbaha ait ediliyor. Yazılanlara göre Nizar şimdi de yaşıyor. Demek ki, Azer Allahının nesli zaten ismaili-nizari şiileri olan seyidlerin soyudur. Şii simgesi en eski Mısır yazıtlarında Şu Allah'ı gibi anılıyordu ve "Allah ruhu" anlamına geliyordu. Yahudiler Şu simgesini - Yeşua, hristiyanlar ise İsa adlandırıyorlar. Muhiddin İbn Arabi, İsa peygambere - "mutlak vilayetin mührü" diyor ki, bu da onun imam Ali ile aynı karakter olması, imamlık ve hıristiyanlığın fonksiyonlarının örtüşmesi demektir (Анри Корбэн, История Исламской философии, sayf.40, sayt: http://ruh.kz/blog/anri-korben-istoriya-islamskoi-filosofii). Demek ki, bütün dinler birdir ve onlar Azer Allah'ı ile ilgilidir.

Tarihçi Robert Makkoy bildiriyor ki, kuzey salnamelerine göre, Azer aşiretinin reisi Ziqqe, kendi toplumunu Hazar çevresinden Avrupa'ya getiriyor ve Rusya'dan başlayarak Avrupa ülkelerinin her birinde kendi oğullarından birini başkan koyuyor. Kendisi ise Odin ismini alarak, burada kanunlar seti ve gizli ayinler geçiren, Ezir (Azer) denilen 12 kahinden oluşan kutsal toplum yaratıyor (Site: http://www.proza.ru/2012/08/03/702). Onlar, insanlar üzerinde adalet mahkemesi kuruyor ve gelecekten haberler veriyorlardı. Gizli ayinlerde onlar ölüm Tanrısı'na (yani Osiris/Azer) övgüler söylüyor ve onun ölümü ile ilgili matem töreni geçiriyorlardı.

Son dönemin araştırmalarından anlaşılıyor ki, tüm Avrupa'nın sahipleri, 9.   yüzyılda oraya göçmüş Gel oğullarıdır ve kaynaklarda onlar "kuş dili" bilen Qulyardlar adlandırılıyorlar. Tüm Avrupa şahları, asilzadeleri bu Gel oğullarının türemişleridir. 18. yüzyıla kadar Avrupa'daki tüm anıtları bu Gel oğulları dikmişlerdir. İlk mason organizasyonlarını da onlar yaratmışlar (Site:http://www.proza.ru/2012/08/03/702). İslam'ın sembolü olan Ay sembolüne tapınan bu Gel oğulları, arap kaynaklarında Gel şiileri, yani Gelati-Şii (Qulat) adlandırılan aşırı şiilerdir. Biz onları Azeri beğleri, seyidler ve b. olarak biliyoruz. Demek ki, Gel oğulları zaten ejderhalar nesli olan Sisaka, yani Gelarküninin şahlar neslidir.

Buhari'nin hadisine göre, Muhammed peygamberin evi, miras olarak Aqile, yani Gele ulaşmış evidir. Demek ki, şiilerin Gel (Gelat/Qulat) evi öyle Muhammed peygamberin Abu Talib'in oğlu Aqile kalmış evidir. Eski Ahit'te, Gel/Gelat şehri - Qalaad gibi kayd ediliyor ve Allah için özel bir yer sayılıyor. Allah Qalaada - "Benim Qalaadım" diyor ki, bu da Gel evinin zaten Allah'ın Mülkü olması anlamındadır. Allah'ın mülkünde yaşayan ismaili nizarileri de kaynaklarda melekût ehli, yani mülhidler, melahiler adlandırılıyor ki, bu da onların melekler nesli olması demektir.

Melek sembolü Azeri kaduslarına (kuddus), yani kutsallarına o yüzden ait ediliyor ki, onlar ölünce, ruhları Qor (Horus) kızılkuşuna dönşerek Azer dünyasına göçüyor ve burada ölümsüzlük kazanıyorlar. Muhammed peygamberin dediğine göre müslüman, hıristiyan ve yahudilerin her birinin yetmişten fazla olan tarikatlarının sadece biri cennete gidiyor ki, bu da peygamberin ve onun sahabelerinin yoluyla gidenlerdir. Peygamberin yoluyla gidenler deyince, Mısır'ın Qor fironlarının yoluyla gidenler öngörülüyor ki, bu da öyle Azeri türk beğleri ve seyidleridir.

Kuran'da Azer eli - İsrail/İzrail gibi yazılıyor ve Batın ilminde bu öyle Asar/Azer Allahının Eli demektir. Kuran açık yazıyor ki, bu kitap, Allah'ın alemlere üstün yarattığı İsrailoğullarına gönderilmiştir. Allah onlara bilgelik, peygamberlik, bereket ve güzel yurt vermiş, kendilerine cenneti vaat etmiştir. Onlar bilim ve bilgilerine göre seçilip, varisler olarak yüceldilmişler (Kur'an 27:76,77, 10:93, 5:12, 45:16, 2:47,122,40, 44:32, 45:16, 6:165). Kuran'a göre, Allah gökteki cennetini de miras olarak kendi seçtiği varisine verecektir (Kuran, 2:30, 15:23, 7:128, 19:63, 21:105, 26:85). Tevrat'a göre de, Allah yemin ederek toprağı İbrahim, İsaq ve Yakub soyuna miras gibi vereceğini bildirmiştir (Библия, Исход, 6:8). Burada toprak derken, Knun ve Lbnun toprakları öngörülüyor ki, bu da Kenan (Ki-Nun/Nun-Ki), yani yerin altında inşa edilmiş Etemenanki-Abzu tapınağı ve onun göklerinde yaratılmış Alban ruhlar dünyası öngörülüyor (Библия, Втор.1:7-8). Alban [LBN] ve Lbnun [LBNN] sembollerinin sufizmde Nebi-Eli [NBL] gibi de okunuşunu dikkate alırsak, anlarız ki, Alban simgesi altında peygamberlerin gökteki Eli anlaşılmalıdır. Kaynaklarda Alban ülkesi - Arran (Harran) gibi de kayd ediliyor ve Azerbaycan'a ait ediliyor.

Tarihçi M. Horenatsinin "Ermenistan tarihi" kitabına göre, Alban (Arran) ülkesi miras olarak GelarKüni soyundan kimseye ebediyen verilmiştir (I Kitap, böl.12). Öyle anlaşılıyor ki, İbrahim ve Yakup oğulları deyince, Azeri türklerinin Gelar beğleri öngörülüyor ve İslam dini de İbn Arabî'ye göre bu bâtınî türklerine verilmiştir.

Eflatun ilk Azerileri (Osiris neslini) - Allahlar nesli gibi gösteriyor ve ölümlü insanları da işte onların yarattıklarını bildiriyor (Eflatun, “Timey”, 41B,D,S). Bu dünyadaki tüm gelişme işte Azer oğullarının hesabına gerçekleşmiştir. Çünkü, sadece onlar İlahi nurla, yani ana madde ile vahdet teşkil ederler ve ondan bilgi almak yeteneğine sahiptirler. Bugün bizim - pir, beğ, seyid, şıh ve b. adlandırdığımız Azeri kutsallarını, ünlü sufi Şihabeddin Yahya Sühraverdiye göre, Allah kendisi himaye ediyor. Kaynaklarda padişahlar ve peygamberler soyu deyince de, işte onlar akla geliyorlar. Tüm İran şahları - Aranın Sisaka nesline aittir. Osman şahlarının da soyu işte «yılandan doğmuş» («ejderden doğmuş») bu Midiya mediumlarının soyudur (А. Даврижеци «Книга историй»,  М., 1973, böl. 51). Çin, Japon imparatorları dahil eski dünyanın tüm sahipleri bu ejderha neslinin türevleri olmuşlardır.

Ben sadece bir alıntının batıni izahını vermekle gösterdim ki, Azer adı, İlber Bey'in ifade ettiği gibi hakaret değildir. Aksine, Azer adı - Rahman Allah'ın, en yüksek statü gibi kendine aldığı isimdir. Ben bütün kaynaklarda yazılanların bilimsel açmasını verip, onların hepsinde Azer adının Allah'la ilgili olduğunu ispatlayabilirim.

Bugün Azerilerin bu seviyeye düşmeleri, Rahman Allah'ın "Levh-i Mahfuz" da yazdığına uyğun gerçekleşiyor. Eski Mısır yazılarına göre de, dünyaya sahip olarak doğmuş Azer (Osiris) Allah'ı ahirete yakın Set tarafından öldürülüyor. Fakat sonradan Qor Allah'ı onu tekrar diriltir ve o yine dünyanın sahibine dönüşüyor.

İlber beye tavsiyem şudur ki, asıl anlamını idrak etmediği yazıları "okuyup", halkların geçmişi hakkında hüküm vermesin. Onun bugün tarih adlandırdığı bilim - baştan aşağı tahrifdir. Bunu artık Fomenko, Topper ve b. gibi âlimler kanıtlamışlardır. Asıl tarih, zamanı gelince ortaya çıkacak.

 

Firudin Gilar Beg

www.gilarbeg.com